Hikayemiz
Küçük Prens bir güle aşık olur. Dert ortağı Tilki’ye sürekli olarak o gülün ne özel olduğunu ve kendisi için ne denli önemli olduğundan bahseder. Tilki ise bu duruma her defasında şaşırarak anlam veremez. Evrende milyonlarca aynı gül olduğunu, bu gülün ne farkı olduğunu ve neden tek bir güle bu denli aşık olduğunu merak ederek sorar. Küçük Prens ise o gül ile arasında duygusal bir bağ olduğundan, onun için çok özel olduğundan ve ona emek verdiğinden bahseder. Milyonlarca gül arasında o biricik gül onun için özel, farklı, tanıdık ve ona aitti aslında. Tıpkı hepimizin bildiği bu hikâyede olduğu gibi Orta Sofa olarak kuruluş amacımız; günümüzün aynılaşan yaşam alanlarına, geçmişin hafızasını taşıyan, her biri sizin için özel olarak el emeği göz nuru ile üretilen aksesuarlar ve tamamlayıcı mobilyalar üretmekti.
İki kız kardeş olarak el ele çıktığımız bu yolda, Trakya’da başlayan hikâyemiz Kadıköy Kız Lisesi’nde devam etti. Sonrasında farklı branşlarda üniversite hayatı ile yüreklerimiz hep bir olsa da ellerimiz profesyonel yaşam gereği ayrılmış oldu. Abla Müge Sigortacılık ve Stil Danışmanlığı, kardeş Bige ise Mağazacılık sektörlerinde önemli makamlara geldik, önemli işlere imza attık ama içimizdeki anlam arayışı ve adını koyamadığımız bir eksiklik daima bizimleydi. Bu arayış, hiç ayrılmayan yüreklerimizi, bundan böyle ellerinin de hiç ayrılmayacağı yeni bir serüvene doğru götürüyordu. Yolda demlenmiş ve hazırdık sanki. Keşfettiğimiz şey içimizdeki ortak anlam arayışının bizi tekrar çocukluğumuza götürüp sorgulamaya ve eski değerlerimizi ne kadar özlediğimizi farketmeye yönlendirmişti. Her şey aslına rücu eder sözünde olduğu gibi artık bizde kendi mutlu olduğumuz zamanlardaki el emeği, zanaat, incelik ve zarafeti merkeze alan o duyguları bugüne taşıyabilen bir marka kurma hayali içindeydik. Markamıza ilham veren doğduğumuz ve çocukluğumuzun geçtiği Trakya’daki geleneksel evlerimiz, paha biçilemez eşyalarımız ve eşsiz dekorasyon detayları oldu. Marka ismimiz Orta Sofa ise Anneannemizin çokça anlattığı komşu teyzelerin ev hikâyelerinden bize yadigar kalmıştı.
Orta Sofa olarak, birbirinin benzeri seri üretim ve duygusu olmayan dekoratif objeler yapmayı reddederek başladık işe. Hikâyesi olan, hepimize tanıdık gelen, yegane parçalar üreterek; yüreğiyle gören, ruhu ile hisseden insanları hedefliyoruz. Tüketim çılgınlığının dünyamıza verdiği ciddi tahribatları göz önünde bulundurarak zamansız parçalar ile uzun ömürlü, geri dönüşüme uygun ve zararsız maddelerle, sürdürülebilirlik felsefesine uygun üretimler yapıyoruz. Ürünlerimizi sadece bir tüketim metası olarak kullanılmaması insanların hayatına dokunması ve bir şeyler ifade etmesini arzuluyoruz. “Geçmişin stilini bugüne yansıtıyoruz” marka söylemimize uygun olarak, modaların gelip geçici olduğunu ebedi olanın stil olduğunun bilincindeyiz. Bir Orta Sofa stili yaratmanın ve kendi alanımızda ilk akla gelen marka olmanın hayalini kuruyoruz. Katıldığımız çeşitli Kadın Girişimci Programları ve aldığımız eğitimlerle markamıza değer katmaya ve büyütmeye devam ediyoruz. Abla Müge, Annemize imrenerek el yeteneği ve tasarım gücü ile öne çıkarken, kardeş Bige ise işin yönetim kısmında aktif rol almaktadır. Abla kardeş olarak birlikteliğimizi ve markamızı hayatın bize verdiği bir ödül olarak görüyoruz. Tıpkı logo hikâyemizde olduğu gibi işini aşkla ve el emeğiyle yapan iki güçlü kadın olarak bugün geldiğimiz noktada artık yalnız değiliz. Bu zor günlerde beraber üretmeye devam ederken artık dezavantajlı hayatlarına dokunabileceğimiz onlarca kadınla birlikte çok daha güçlüyüz. Onların hayatlarında küçük de olsa fayda üretebilmek, onlara dokunabilmek bizi daha güçlü ve daha istekli bir hale getiriyor. Sorumluluklarımız artık kurulduğumuz günden çok daha yüksek, daha çok çalışarak daha fazla kadının hayatına dokunmak istiyoruz.
Biz Müge ve Bige; birdik iki olduk şimdi ise onlarca kadınla birlikte, sayısını bilmediğimiz hiç tanışmadığımız ama yüreklerimizin bir olduğu insanlara sevgiyle üreterek geçmişin stilini bugüne yansıtmaya devam ediyoruz.